YAZIN ÖYKÜSÜ

Eminim şimdi çoğu kişi başlığa bakınca sanki bunu bir yerden hatırlıyorum diye aklından geçirmiştir. Evet, yanlış hatırlamadınız. Bu başlık yakın zamanlarda bir yaz dizisi olan “Yaz’ın Öyküsü” olarak çıkmıştı karşımıza. Ama merak etmeyin oturup şimdi size dizi anlatacak değilim. Ben benim için çok daha önemli olan kendi yaz öykümü anlatacağım sizlere.

İlk olarak malum daha henüz tanışmadık. Kendimi tanıtmadan da direkt konuya girmek biraz samimiyetsiz geldi açıkçası. Sizlere kendimle ilgili kısa bir özet geçeyim. Öncelikle ismim Dilara şu an yirmi iki yaşındayım ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde dördüncü sınıf öğrencisiyim. Ailemin tek çocuğuyum. El bebek gül bebek büyütüldümJ El bebek gül bebek dediysem de çok üstüme düştüler sağ olsunlar ama her zaman da yerini bilen, içinde bulunduğu koşulların bilincinde olan, tüm olumsuzluklara rağmen gülümsemeyi hayat felsefesi haline getirebilen güçlü bir birey olarak yetiştirildim. Sahip olduklarımla bu senelere kadar geldim ve şu an kendi ayaklarımın üzerinde duracağım, iş hayatına gireceğim o günlerin çok yakınındayım artık. İşte bu yüzden geride bıraktığım yazım benim en önemli, en kıymetli yazım ve ayaklarımın üstünde durabilmeye beş kala aktarabileceğim en güzel tecrübem sizlere.

Yaz ramazan davullarıyla başladı bu sene. Birlik beraberliğin vurgulandığı, aç olanların farkına varıldığı on iki ayın sultanıyla açılışını yaptık cıvıl cıvıl yaz mevsiminin. Sahurlar, iftarlar derken ramazan ayının bitişinin habercisi bayram namazı, benim için de yeni bir heyecanın başlangıcıydı aynı zamanda. Staj vakti gelmişti sonunda. Bu benim ilk stajım heyecanım da değil aslında… İkinci stajım fakat bu seferki bölüm başka. Denetimle başladığım staj serüvenime insan kaynakları ile devam etmeye karar verdim. Düşündüm ki ne kadar farklı alan o kadar tecrübe ve o kadar çok geleceğinde ne olmak istediğinin farkında olma bilinci bir işletmeli için. Bu nedenle stajları hep çok önemsedim. İnsan kaynakları yönelmek istediğim alanlardan biri olduğundan daha bir heyecan verici, dikkat çekici, önemli bir hal aldı stajım.

Stajımın ilk günü bir sürprizle başladı. İş yerine gittiğimde benden önce orada olan daha tecrübeli iki stajyer arkadaşım karşımdaydı ve onlar da benim kim olduğumu anlamaya çalışıyorlardı. İlk olarak bir panik sardı içimi ya geri kalırsam, onlara yetişemezsem, kendimi gösteremezsem diye. Ama sonra tanıdıkça farkına vardım ki ikisi de dünya tatlısı insanlar hemen aralarına aldılar beni, bildikleri her şeyi bana da aktarmaya başladılar. İnsan kaynaklarının asıl kadrosu da bizlere çok yardımcı oldu. Puantaj, bordrolama, eğitim ve geliştirme ve işe alım bölümü hakkında kısa süre içinde bilmemiz gereken ne varsa, hayatımızda bize yardımcı olabilecek tüm bilgileri aktardılar. Daima güler yüzlü olmaya, kırıcı olmamaya özen gösterdiler. Kısacık zamanımızı dolu dolu bir hayat tecrübesine dönüştürdüler. Onların bu yakınlığıyla inanın stajımın sonuna nasıl geldiğimi anlamadım bile. Bizleri güzel bir kutlamayla, güzel temennileriyle uğurladılar son günümüzde de. Böylece keyifli ve verimli bir stajın daha sonuna gelmiştim. Stajım bittiğinde üniversitemin son yılına artık son bir ayım kalmıştı. Bu ayı da biraz ingilizce pratiklerine, kitap okumaya ve dans edip kendimi şımartmaya ayırdım. Yazımın son haftasına da küçük bir kaçamak tatili eklemeyi unutmadım. Ve tatilin getirdiği dinlenmişlik hissi, huzur ve enerjiyle bende yazımın öyküsünün sonuna gelmiş oldum.